Öncelikle cinsini bilmelisin. Eğer fully claustral yani işçiler çıkana kadar besine ihtiyaç duymayan bir cinsse beslemeye gerek yok. Semi claustral bir cins ise evet beslemek lazım.1. kralice karincayi ilk aldigimiz zaman beslemek zorunda miyiz yoksa işçi cikana kadar beslememek mi lazim ?
2. olarak ne kadar arayla kontrol etmemiz lazim
Acil fln değil 20-30 Dk lik bir araştırma ile bu cevapların hepsini bulur birde sonradan kullanacağınız bilgi sahibide olursunuz şuan bu mesajı umursamıyacağınıza yemin edebilirim ama kanıtlayamam fakat gelip forumda her çaylağın sorduğu soruya siz özel konu açınca Ben ve birçok kişinin siniri bozuluyor 30 dk’lık bir araştırma sonrası foruma başvurmanız gerektiğini acaba insanlara kaçıncı kez söylüyorum umarım bilmediğim bir konu vardır ve beni haksız çıkartırsınız ama lütfen daha araştırma eğilmi olun1. kralice karincayi ilk aldigimiz zaman beslemek zorunda miyiz yoksa işçi cikana kadar beslememek mi lazim ?
2. olarak ne kadar arayla kontrol etmemiz lazim
ayrıca binlerce kez konuşuldu ve Karınca Çiftliğim vb gibi karınca kanallarının hepsinde rehberlerde bahsediliyor cevabını bulamadığınız soruları sormanız bu forum için daha faydalı olacaktırAcil fln değil 20-30 Dk lik bir araştırma ile bu cevapların hepsini bulur birde sonradan kullanacağınız bilgi sahibide olursunuz şuan bu mesajı umursamıyacağınıza yemin edebilirim ama kanıtlayamam fakat gelip forumda her çaylağın sorduğu soruya siz özel konu açınca Ben ve birçok kişinin siniri bozuluyor 30 dk’lık bir araştırma sonrası foruma başvurmanız gerektiğini acaba insanlara kaçıncı kez söylüyorum umarım bilmediğim bir konu vardır ve beni haksız çıkartırsınız ama lütfen daha araştırma eğilmi olun
———— İyi Hobiler 🐜😑
Not: Aşağıdaki yazı duygu patlaması içerir :d konu ile doğrudan alakalı değildir.
Maalesef bu eğitimin sisteminin ve kültürümüzün bir sonucu. "Ama herkes kendinden sorumludur ve kendini geliştirebilir" denilebilir haklı olarak fakat çocukluğumuzdan beri öyle bir muamele gördük ki gerek okullarda gerek de ailemizde... Tesirlerinden çıkmak kolay değil. Ben bunun çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum sadece hobi bazında değil. Sosyolojik, psikolojik bir durum. Küçüklüğümüzde "sen küçüksün, karışma" "büyüyünce anlarsın" "daha erken" "çocuklar öyle şeylerle uğraşmaz" "büyüklerin işine çocuklar karışmaz" cümleleriyle büyümedik mi hepimiz? Önemsiz gibi dursalar da aslında kendimizin bir şeyleri başaramayacağımızı, birilerinin yardımına muhtaç olduğumuzu dikte etti bu cümleler bize hep. Çünkü sadece cümle olarak kalmadı bunlar, yaşamımıza işledi. Birilerinden yardım beklemeden kendi kendimize bir şeyleri başarabileceğimizi öğretmediler, aksine hep yetersiz olduğumuz söylendi. Sonra okula başladık. Okulda 1. sınıftan itibaren not sisteminde vahşi rekabetçilik başladı. Öyle gerçekten, vahşice rekabet. Nasıl araştırılır, nasıl sorgulanır, nasıl düşünülür, bir düşünce nasıl oluşturulur, akılcı düşünce nedir, soru nasıl sorulur, eleştiri nasıl yapılır... Bunların hiçbirini görmedik. Gören var mı? Varsa çok şanslı. Bugün hanginize "eleştiri" dediğimde olumlu eleştirinin de var olduğunu düşünürsünüz? Okullarda merakımızı gidermek için soru sorduğumuzda "konuları yetiştiremiyoruz, böyle soruları sonra sorun" deyip geçiştirmediler mi? Yalnızca iyi not almaya odaklandık. Ödevleri iyi yapmak istedik, yüksek not almak istedik ödevlerden ama o ödevleri neden yaptığımızı hiç sorgulamadık. Yüksek notla geçtiğimiz derslerden gerçekten bir şey öğrendik mi hiç düşünmedik çünkü neticesinde "BAŞARDIK" değil mi? Hayır... Başarı notla tartılan bir şey değil. Başarı; hocaların sırf ödev vermek için verdiği ödevlerden, ne için yaptığınızı, size ne katkısı olacağını dahi bilmediğiniz ödevlerden, yüksek not almak değil. Başarmak, kendin için başkasına muhtaç olmadan yapabildiklerindir. Biz bunu Türk gençleri olarak başaramadık. Araştırmayı öğrenemedik, okumayı hala bilmiyoruz. Hazır bilgi beklentisini, yardım beklentisini, muhtaçlık duygusunu yenemedik. Yener miyiz? Belki.
Onun için bugün aynı konuya 10 kere cevap da verseniz yarın aynı konu tekrar açılacak. Sonraki gün tekrar ve sonra tekrar... Çünkü hala meraklarımızı araştırarak gidermeyi bilmiyoruz, meraklarımızın "giderilmesini" bekliyoruz. Arkadaş için kesinlikle söylemiyorum. Bu tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir durum. Onun için biraz kendimize çeki düzen verelim şu forumun kullanıcıları olarak. Araştırmaya, araştırmalarımızı paylaşmaya, okumaya ilgiyi arttıralım. Kafanızı şişirmedim umarım :b
kesinlikle ve tamamiyle haklı ve etkileyici bir yazı olmuş .Katılıyorum. Kelimeler kifayetsiz kalıyor . Eline ,yüreğine sağlıkNot: Aşağıdaki yazı duygu patlaması içerir :d konu ile doğrudan alakalı değildir.
Maalesef bu eğitimin sisteminin ve kültürümüzün bir sonucu. "Ama herkes kendinden sorumludur ve kendini geliştirebilir" denilebilir haklı olarak fakat çocukluğumuzdan beri öyle bir muamele gördük ki gerek okullarda gerek de ailemizde... Tesirlerinden çıkmak kolay değil. Ben bunun çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum sadece hobi bazında değil. Sosyolojik, psikolojik bir durum. Küçüklüğümüzde "daha çocuksun yapamazsın" "sen küçüksün, karışma" "büyüyünce anlarsın" "daha erken" "çocuklar öyle şeylerle uğraşmaz" "büyüklerin işine çocuklar karışmaz" cümleleriyle büyümedik mi hepimiz? Önemsiz gibi dursalar da aslında kendimizin bir şeyleri başaramayacağımızı, birilerinin yardımına muhtaç olduğumuzu dikte etti bu cümleler bize hep. Çünkü sadece cümle olarak kalmadı bunlar, yaşamımıza işledi. Birilerinden yardım beklemeden kendi kendimize bir şeyleri başarabileceğimizi öğretmediler, aksine hep yetersiz olduğumuz söylendi. Sonra okula başladık. Okulda 1. sınıftan itibaren not sisteminde vahşi rekabetçilik başladı. Öyle gerçekten, vahşice rekabet. Nasıl araştırılır, nasıl sorgulanır, nasıl düşünülür, bir düşünce nasıl oluşturulur, akılcı düşünce nedir, soru nasıl sorulur, eleştiri nasıl yapılır... Bunların hiçbirini görmedik. Gören var mı? Varsa çok şanslı. Bugün hanginize "eleştiri" dediğimde olumlu eleştirinin de var olduğunu düşünürsünüz? Okullarda merakımızı gidermek için soru sorduğumuzda "konuları yetiştiremiyoruz, böyle soruları sonra sorun" deyip geçiştirmediler mi? Yalnızca iyi not almaya odaklandık. Ödevleri iyi yapmak istedik, yüksek not almak istedik ödevlerden ama o ödevleri neden yaptığımızı hiç sorgulamadık. Yüksek notla geçtiğimiz derslerden gerçekten bir şey öğrendik mi hiç düşünmedik çünkü neticesinde "BAŞARDIK" değil mi? Hayır... Başarı notla tartılan bir şey değil. Başarı; hocaların sırf ödev vermek için verdiği ödevlerden, ne için yaptığınızı, size ne katkısı olacağını dahi bilmediğiniz ödevlerden, yüksek not almak değil. Başarmak, kendin için başkasına muhtaç olmadan yapabildiklerindir. Biz bunu Türk gençleri olarak başaramadık. Araştırmayı öğrenemedik, okumayı hala bilmiyoruz. Hazır bilgi beklentisini, yardım beklentisini, muhtaçlık duygusunu yenemedik. Yener miyiz? Belki.
Onun için bugün aynı konuya 10 kere cevap da verseniz yarın aynı konu tekrar açılacak. Sonraki gün tekrar ve sonra tekrar... Çünkü hala meraklarımızı araştırarak gidermeyi bilmiyoruz, meraklarımızın "giderilmesini" bekliyoruz. Arkadaş için kesinlikle söylemiyorum. Bu tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir durum. Onun için biraz kendimize çeki düzen verelim şu forumun kullanıcıları olarak. Araştırmaya, araştırmalarımızı paylaşmaya, okumaya ilgiyi arttıralım. Kafanızı şişirmedim umarım :b
kesinlikle ve tamamiyle haklı ve etkileyici bir yazı olmuş .Katılıyorum. Kelimeler kifayetsiz kalıyor . Eline ,yüreğine sağlık
Kafamız şişecekse bu düşüncelerle şişmeli, başarılı bir yazı. Bu döngünün kırıldığı gün Türk halkının bir şeyler başarma yolunda attığı ilk somut adımın günü olacaktır. Ancak biz "Her şeyi bilen ve bu bilgiyle yargılayan Türk gençleri" olarak günümüzde her sorunumuzu mizaha vurup bir sorun olmaktan çıkartmayı, ucu hayatımızın en derinlerine girse dahi safça gülerek geçiştirdiğimiz bir post, bir paylaşım, sosyal medyaya yayılan komik bir yazı haline getirmeyi seçiyoruz. Durum en ufak problemde dahi böyleyken bunun gibi daha bir sürü dev resmin görülmesi zor. Bozuk arabayı düzeltmeye çalışmak yerine bozuk arabaya gülen tamircileriz.Not: Aşağıdaki yazı duygu patlaması içerir :d konu ile doğrudan alakalı değildir.
Maalesef bu eğitimin sisteminin ve kültürümüzün bir sonucu. "Ama herkes kendinden sorumludur ve kendini geliştirebilir" denilebilir haklı olarak fakat çocukluğumuzdan beri öyle bir muamele gördük ki gerek okullarda gerek de ailemizde... Tesirlerinden çıkmak kolay değil. Ben bunun çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum sadece hobi bazında değil. Sosyolojik, psikolojik bir durum. Küçüklüğümüzde "daha çocuksun yapamazsın" "sen küçüksün, karışma" "büyüyünce anlarsın" "daha erken" "çocuklar öyle şeylerle uğraşmaz" "büyüklerin işine çocuklar karışmaz" cümleleriyle büyümedik mi hepimiz? Önemsiz gibi dursalar da aslında kendimizin bir şeyleri başaramayacağımızı, birilerinin yardımına muhtaç olduğumuzu dikte etti bu cümleler bize hep. Çünkü sadece cümle olarak kalmadı bunlar, yaşamımıza işledi. Birilerinden yardım beklemeden kendi kendimize bir şeyleri başarabileceğimizi öğretmediler, aksine hep yetersiz olduğumuz söylendi. Sonra okula başladık. Okulda 1. sınıftan itibaren not sisteminde vahşi rekabetçilik başladı. Öyle gerçekten, vahşice rekabet. Nasıl araştırılır, nasıl sorgulanır, nasıl düşünülür, bir düşünce nasıl oluşturulur, akılcı düşünce nedir, soru nasıl sorulur, eleştiri nasıl yapılır... Bunların hiçbirini görmedik. Gören var mı? Varsa çok şanslı. Bugün hanginize "eleştiri" dediğimde olumlu eleştirinin de var olduğunu düşünürsünüz? Okullarda merakımızı gidermek için soru sorduğumuzda "konuları yetiştiremiyoruz, böyle soruları sonra sorun" deyip geçiştirmediler mi? Yalnızca iyi not almaya odaklandık. Ödevleri iyi yapmak istedik, yüksek not almak istedik ödevlerden ama o ödevleri neden yaptığımızı hiç sorgulamadık. Yüksek notla geçtiğimiz derslerden gerçekten bir şey öğrendik mi hiç düşünmedik çünkü neticesinde "BAŞARDIK" değil mi? Hayır... Başarı notla tartılan bir şey değil. Başarı; hocaların sırf ödev vermek için verdiği ödevlerden, ne için yaptığınızı, size ne katkısı olacağını dahi bilmediğiniz ödevlerden, yüksek not almak değil. Başarmak, kendin için başkasına muhtaç olmadan yapabildiklerindir. Biz bunu Türk gençleri olarak başaramadık. Araştırmayı öğrenemedik, okumayı hala bilmiyoruz. Hazır bilgi beklentisini, yardım beklentisini, muhtaçlık duygusunu yenemedik. Yener miyiz? Belki.
Onun için bugün aynı konuya 10 kere cevap da verseniz yarın aynı konu tekrar açılacak. Sonraki gün tekrar ve sonra tekrar... Çünkü hala meraklarımızı araştırarak gidermeyi bilmiyoruz, meraklarımızın "giderilmesini" bekliyoruz. Arkadaş için kesinlikle söylemiyorum. Bu tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir durum. Onun için biraz kendimize çeki düzen verelim şu forumun kullanıcıları olarak. Araştırmaya, araştırmalarımızı paylaşmaya, okumaya ilgiyi arttıralım. Kafanızı şişirmedim umarım :b
Aslında Türk halkı o adımı Cumhuriyet döneminde zaten atmıştı. Biz 100 yıl sonra o dönemden ileriye doğru değil, geriye doğru adım atıyoruz hâlâ maalesef. Bu döngü nasıl kırılır bilmiyorum. Bu döngünün sürmesi de tesadüf değil zaten. Belki yine çatık kaşlı, mavi gözlü, sarı saçlı bir adam mı o adımı atacak bilmiyorum. O adama ihtiyaç duyuyorsak hiçbir ilerleme yok demektir zaten. Bir ilerleme olmuş olsaydı o adamı aramak yerine, onun gibi nice adamı yetiştirmiş olurduk. Onun için şu şöyle, bu böyle demek yerine kendimizi geliştirerek başlarsak ancak bir şeyler olur gibi görünüyor.Kafamız şişecekse bu düşüncelerle şişmeli, başarılı bir yazı. Bu döngünün kırıldığı gün Türk halkının bir şeyler başarma yolunda attığı ilk somut adımın günü olacaktır. Ancak biz "Her şeyi bilen ve bu bilgiyle yargılayan Türk gençleri" olarak günümüzde her sorunumuzu mizaha vurup bir sorun olmaktan çıkartmayı, ucu hayatımızın en derinlerine girse dahi safça gülerek geçiştirdiğimiz bir post, bir paylaşım, sosyal medyaya yayılan komik bir yazı haline getirmeyi seçiyoruz. Durum en ufak problemde dahi böyleyken bunun gibi daha bir sürü dev resmin görülmesi zor. Bozuk arabayı düzeltmeye çalışmak yerine bozuk arabaya gülen tamircileriz.