Sabit Karınca kimdir? nedir?

Zamanında KarıncaWiki için çevirdiğimiz detaylı anlatım. Üşenmeden okuyun derim :)

kar.jpg

Karınca kimdir? Nedir?

Karıncalar Formicidae ailesinin sosyal böcekleridir, akrabaları arılar ile yaban arılarıyla Hymenopetra ailesine aittir. Yaklaşık 99 milyon yıl önce karıncalar Cretaceus döneminde yaban arısına benzeyen atalarından evrilmişlerdir ve çiçeklenen bitkilerin yükselişinden sonra çeşitlenmiştir. Tahmin edilmiş 22 bin türden 12500’den fazlası sınıflandırılmıştır. Dirsekli antenlerinden ve ince bellerini oluşturan kendine özgü düğüme benzer yapılarından kolaylıkla tanınırlar.

Karıncalar küçük doğal yuvalarında yaşayan birkaç yırtıcı bireylerden milyonlarcasını içeren ve geniş bölgelere yayılabilen büyük ölçüde organize kolonilere kadar boyut açısından değişen topluluklardan oluşur. Daha büyük koloniler çoğunlukla steril kanatsız işçi asker veya diğer özelleştirilmiş grupları oluşturan dişilerden oluşur. Ayrıca neredeyse bütün karınca toplulukları drone denilen bazı doğurgan erkeklere ve kraliçe olarak adlandırılan bir ya da birden çok ine doğurgan dişilere sahiptir. Koloniler süperorganizmalar olarak adlandırılır çünkü karıncalar birlikte çalışarak koloniyi desteklemek için birleşmiş canlılar olarak görülürler.

Karıncalar dünyanın neredeyse her toprağına kolonize olmuşlardır. Yerli karıncalardan eksik olan tek yerler Antarktika ile birkaç ücra, insan göçmez adalardır. Karıncalar çoğu ekosistemde büyüyüp gelişir ve karasal hayvan biyokütlesinin %15-20’sini şekillendirir. Birçok çevredeki başarıları sosyal organizasyonlarına ve yaşam alanları, su kaynaklarını ve kendilerini savunmasında değişiklik yapmalarındaki başarılarına katkı sağlamıştır. Diğer türlerle olan uzun süreli eş evrimleri taklitçi ortakçı parazitik ve birbirine bağımlı ilişkilere yol açmıştır.

Karınca toplulukları iş bölümüne kendi aralarındaki iletişime ve karmaşık problemlere çözebilme yeteneğine sahiptir. İnsan topluluklarıyla olan paralellikler uzun zamanca çalışma konusu ve ilham kaynağı olmuştur. Çoğu insan kültürleri karıncaları mutfakta tedavide ve ritüellerde kullanılır. Bazı türler biyolojik veba kontrol faktörü rolleriyle değerlenmişlerdir. Fakat tam olarak kaynakları kullanabilme yeteneği insanlarla karıncaları anlaşmazlığa sürükleyebilir çünkü karıncalar ürünlere zarar verir ve binaları işgal ederler. Bazı türler ateş böceği gibi kazara tanıştırılan yerlere kendilerini kabul ettiren istilacı türler olarak bilinir.

Etimoloji :
K
arınca (ant) kelimesi Eski İngilizcenin ǣmette’sinden türetilen Orta Çağ İngilizcesi’nin ante, emete’sinden gelir ve Hollanda lehçesi emt ve Eski Yüksek Almanca’da āmeiza olan, böylelikle Modern Almanca’daki Ameise ile bağlantılıdır. Bu bütün kelimeler Batı Germen dilindeki “*ēmaitijǭ” sözcüğünden gelir ve sözcüğün asıl anlamı “ısıran”dır. Aile ismi Formicidae, Fransızca “formi”,Romence “furnica”, İspanyolca “horm”, İtalyanca “form”, Portekizce “formiga” gibi diğer romen dillerinin sözcüklerinden türetilmiş olan Latince “formica”dan türetilmiştir. Bir Proto-Hint-Avrupa sözcüğü olan “morwi-“nin kullanıldığı hipotezi ileri sürülmüştür, bkz. Sanskritçe “vamrah”, Latince “biçim”, Yunanca “μύρμηξ mırmēx”, Eski Kilise Slavonic “mraviji”, Eski İrlandalı “moirb”, Eski Norse “maurr”, Hollandalı “mier”.

Taksonomi ve Evrim :
F
ormicidae ailesi ayrıca yaprak arısı, arılar ve yaban arılarını da içeren Hymenoptera sınıfına aittir. Karıncalar, iğneli yaban arıları ile birlikte bir sülaleden evrilmişlerdir ve bir 2013 çalışması, Apoidea grubunun kız kardeşleri olduğunu öne sürer. 1966’da E.O.Wilson ve meslektaşlar Cretaceous döneminde yaşamış olan bir karıncanın fosil kalıntılarını tespit etti. 92 milyon yıl öncesine kadar giden amberde gizli kalmış örnek, bazı yaban arılarında bulunan fakat modern karıncalarda bulunmayan bazı özelliklere sahiptir. Sphecomyrma büyük ihtimalle bir toprak avcısıydı, öteki yandan alttakım olan Sphecomyrminae cinsiyle bağlantılı Hadiomyrmex ve Haidomyromes aktif ağaçsı yırtıcı hayvan olarak yeniden sınıflandırılırlar.Sphecomyrmodes cinsindeki eski karıncalar Myanmar’dan gelen 99 milyon yıllık amberde bulunmuştur. 100 milyon yıl önceki çiçeksi bitkilerin yükselişinden sonra çeşitlendiler ve yaklaşık 60 milyon yıl önce ekolojik hakimiyeti devraldılar. Leptanillinae ve Martialinae gibi bazı gruplar toprağın altındaki yırtıcı hayvanlar olma olasılığı yüksek olan ilkel karıncalardan çeşitlendiği iddia edilir.

Crataceous döneminde ilkel karıncaların birkaç türü Laurasya süperkıtasında (Kuzey Yarım Kürede) sıralanır. Diğer böceklerin nüfusuna kıyasla, bütün böcek nüfusunun sadece %1’ini temsil ederek oldukça az oldukları görülür. Karıncalar, Paleogen döneminin başındaki adaptif radyasyondan sonra hakim oldular. Oligoken ve Mioken dönemlerine doğru karıncalar başta gelen fosil depozitlerinde bulunan bütün böceklerin %20-40’ını temsil etmeye başladı. Eucone çağında yaşamış olan türlerden sadece 10 tanesi günümüze kadar hayatta kalabilmiştir. Türlerin %56’sı ve dominik amber fosil türlerinin %92’iniı bünyesinde bulundurur.

Termiteler, bazen beyaz karıncalar olarak adlandırılsalar da, karınca değildirler. Isoptera sınıfının Blattodea alttakımına aitlerdir. Termiteler, hamamböcekleri ve peygamberdeveleriyle yakından akrabadır. Termiteler sosyaldir fakat üreme genetikleri konusunda fazlasıyla farklılık gösterirler. Karıncaların sosyal yapılarıyla benzerlikleri yakınsak evrime yorulur. Kadife karıncalar büyük karıncalar gibi görünür fakat kanatsız dişi yaban arılarıdır.

Dağılım ve Çeşitlilik :
K
arıncalar Antarktika dışında bütün kıtalarda bulunur ve Grönland, İzlanda, Polonezya ve Hawaii adaları gibi birkaç adada sadece yerli karınca türleri yoktur. Karıncalar büyük ölçüde ekolojik alanları işgal eder ve direkt veya dolaylı otoburlar, yırtıcılar ve çöpçüler olarak çeşitli yiyecek kaynaklarını sömürürler. Çoğu karınca türleri bulduğunu yiyenlerdendir fakat birkaçı uzman besleyicidir. Ekolojik hakimiyetleri, biyolojik kütleler tarafından gösterilir; karıncalar, omurgalıları da aşarak, karasal hayvan kütlesinin %15-20 arasında (tropiklerde ortalama yaklaşık %25) payı olduğu tahmin edilir.

Karıncalar 0.75 ile 52 mm boyutlarında değişir, en büyük türü 6 cm boy, 15 santimetre kanat genişliği uzanan Titanomyrma giganteum fosili kraliçedir. Karıncalar renk olarak değişir ; çoğu karınca ya kırmızı ya da siyahtır fakat çok az sayıdaki karınca türü yeşildir ve bazı tropik türler metalik bir cilaya sahiptir. Şu anda, tropik bölgelerde en fazla çeşitlilik gösteren 12.000'den fazla tür biliniyor(22.000 potansiyel türün en yüksek tahmini). Sınıflandırma çalışmalarıkarıncaların sistemleri ve sınıflandırılmalarının analizini yapmaya devam eder. Veritabanları, AntBase ve Hymenoptera Name Server da dahil, yeni karınca türlerinin izini sürmeye yardım eder. Karıncaların ekosistemlerde örneklenip incelenebileceği nispeten kolaylık, onları biyoçeşitlilik araştırmalarında gösterge türler olarak yararlı kılmaktadır.

Morfoloji ( Şekilbilim ) :
K
arıncalar morfolojisinde dirsekli antenler, metapleural bezler ve ikinci karın bölgesinin düğüm benzeri yaprak sapına karşı kuvvetli daralmasıyla diğer böceklerden ayrılırlar. Başı, mesosoma ve metosoma 3 ayrı vücut parçalarıdır. Sap bölgesi, mesisoma (ilk karın bölgesiyle thorax) ve mide arasında dar bir bel oluşturur. Sap kısmı bir ya da iki düğüm tarafından oluşabilir. (yalnız ikincisi ya da ikinci ve üçüncü karın bölgeleri)

Diğer böcekler gibi, karıncalar, insanların ve diğer omurgalıların iç iskeletlerinin aksine,vücudun etrafına koruma sağlayan ve kaslar için bir bakıma bağ görevi gören dış iskelete sahiplerdir. Böceklerin akciğeri yoktur, oksijen ve karbondioksit gibi diğer gazlar, solunum deliği adı verilen küçük tüpçükler aracılığıyla dış iskeletlerinden geçer. Ayrıca böcekler kapalı kamalarlarına sahip değildirler; bunun yerine kalp gibi çalışan ve kafaya hemolenf pompalayarak iç sıvıların döngüsünü sağlayan kafasının üstüne doğru uzun, ince, delinmiş bir boru vardır (dorsal aort). Sinir sistemi, uzantılarının uçlarına doğru erişen bir çok ganglia ve kollarıyla vücudun uzunluğunu yöneten karın sinir zincirine sahiptir.

Baş
Bir karıncanın başında birçok algısal organ vardır. Çoğu böcek gibi, karıncalar birbirine bağlı olan birçok küçük mercekten oluşmuş birleşik gözlere sahiptir. Karınca gözleri keskin hareket keşifleri için iyidir fakat yüksek özünürlüklü göüntüler sunmaz. Ayrıca kafalarının üstünde ışık seviyelerini ve kutuplaşmalarını saptayan üç küçük ocelli gözlere sahiplerdir. Omurgalılara nazaran, çoğu karınca düşükten vasata doğru bir görüş açısına sahiptir, dahası çok az yer altı türü tamamıyla kördür. Fakat bazı karıncalar, Avusturalya’nın buldok karıncası gibi muhteşem bir görüş açısına sahiptir ve yaklaşık bir metre öteden objelerin mesafesini ve boyutunu ayırt edebilir.
Kafalarına bağlı iki tane antenleri bulunur; bu organlar kimyasalları, hava akımlarını ve titreşimleri sezer; ayrıca temas aracılığıyla sinyalleri alma ve aktarma amacıyla da kullanılır. Baş bölgesinde yiyecek taşımak, nesneleri hareket ettirmek, yuvalarını inşa etmek ve savumak için iki güçlü çene ve kemikleri bulunmaktadır. Bazı türlerde ağızlarının içindeki küçük bir oyuk yiyecek depolar böylelikle bu yiyecek diğer karıncalara ve ya larvalarına geçebilir.

Bacaklar ve Kanatlar
6 bacağının hepsi karıncaların orta kısmına, mesosoma’ya bağlıdır ve kancalı bir pençe içinde son bulur.
Sadece üretken karıncalar, kraliçeler ve erkekler kanatlara sahiptir. Kraliçeler, onlara özgü bir özellik olan çiftleşmeden sonra görünür koçanlarını bırakarak kanatlarını dökerler. Birkaç türde kanatsız kraliçeler ve erkekler bulunur.

Metasoma ( Karın )
Karıncaların karın bölgesi, üreme, solunum ve salgı sistemleri dahil önemli iç organlara ev sahipliği yapar. Çoğu türün işçileri, avlarını kontrol altına almak ve yuvalarını savunmak için kullanılan iğnelere dönüştürülen yumurta bırakma yapılarına sahiptir.

Çokbiçimlilik :
Birkaç karınca türünün kolonilerinde farklı boyutsal sınıflarındaki işçiler; küçük, orta ve büyük işçiler olarak adlandırıldıkları fiziksel sınıflara sahiptirler. Çoğunlukla daha büyük karıncalar orantısız şekilde büyük kafalara ve buna bağlı olarak daha güçlü çenelere sahiplerdir. Bu türler bazen “asker” karıncalar olarak adlandırılır çünkü güçlü çeneleri onları savaşırken daha etkili kılar her ne kadar halen daha işçi olsalar da ve sıklıkla görevleri küçükten ortancaya değişmiyor olsa da. Birkaç türde küçükler ve büyükler arasında keskin bir ayrım yaratan ortanca işçiler yoktur. Örneğin, yeşil karıncalar, belirgin bir iki modlu boyut dağılımına sahiptir. Diğer türlerin bazılarında işçilerin boyutu sürekli değişim gösterir. Pheidologeton diversus’daki en küçük ve en büyük işçiler boş ağırlıklarıyla neredeyse 500 kat farklılık gösterirler. İşçiler birbirleriyle eşleşmezler fakat karıncalardaki haplodiploid sistemi yüzünden biçok türdeki işçiler tamamen tek kromozomlu, üretici erkekler haline gelen döllenmemiş yumurtaları sererler. İşçilerin rolü, yaşlarıyla birlikte değişebilir ve bazı türlerde, bal karıncaları gibi, genç işçiler mideleri şişene kadar doyurulur ve yaşayan yemek deposu araçları gibi iş görürler. Bu yemek deposu işçiler “doymuşlar” olarak adlandırılır. Örnek olarak bu doymuş işçiler, Kuzey Amerika’nın Myrmecocystus mexicanus bal karıncalarında gelişir. Genellikle kolonin en büyük işçileri doymuşlara dönüşür ve eğer bunlar koloniden sürülürse, diğer işçiler bu polimorfizmin esnekliğini göstererek doymuşlara dönüşürler. Morfolojideki bu polimorfizm ve işçilerin tutumları en başta farklı gelişimsel yollara sürükleyen beslenme ve hormonlar gibi çevresel faktörlerin neden olduğu düşünüldü fakat işçi sınıflarının arasındaki genetik farklılıklar Acromyrmex sp.’a kaydedilmiştir. Bu polimorfizmler oldukça küçük genetik değişiklikler yüzünden kaynaklanmıştır; Solenopsis invicta’nın tek genindeki değişikliklerkolonide tek mi yoksa birden fazla kraliçe olacağına karar verebilir. Avusturalyalı Jack jumper karıncası sosyal böceklerin genetik ve gelişimsel biyolojisinde çalışmalar için ilginç bir konu yapan, herhangi bir hayvanın için bilinen en düşük sayı olan sadece bir çift kromozoma (erkekler tek kromozomlu olduklarından sadece bir taneye sahip) sahiptir.

Hayat Döngüsü :
Bir karıncanın ömrü yumurtadan başlar. Eğer yumurta döllenirse, çıkan karınca çift kromozomlu dişi olur; eğer döllenmezse tek kromozomlu erkek olur. Yetişkin olarak çıkmadan önce karıncalar larva kısmı ile pupal kısmına geçerek eksiksiz bir değişim gösterir. Larva büyük ölçüde sabittir ve işçiler tarafından beslenip korunur. Yiyecek larvaya karıncanın midesinde tuttuğu sıvı yiyeceği kusarak geri çıkarttığı bir metod olan ağızdan verilir. Bu ayrıca “sosyal mide”sinde depolanan yiyeceğin yetişkinler tarafından nasıl paylaşıldığını gösterir. Larvalara, özellikle sonraki aşamalarda, tropik yumurta, av parçaları ve işçiler tarafından getirilen tohumlar gibi sağlam besinler de sağlanabilir.

Larva, 4 ve ya 5 deri değiştirme serilerinden geçerek büyür ve pupal evresine geçer. Pupanın , kelebek pupalarında olduğu gibi vücuda kaynaştırılmamış, bağımsız ekleri vardır.Kraliçelerin, işçilerin ve değişik işçi sınıflarının arasındaki fark larvanın elde ettiği besinden kaynaklanır. Gelişimsel çevre tarafından genetik etikler ve gen ifadesinin kontrolü karışıktır ve sınıf belirlemesi araştırma konusu olmaya devam eder. Drone olarak adlandırılan kanatlı erkek karıncalar genellikle yavrulayankanatlı dişi ile birlikte pupadan çıkar. Ordu karıncaları gibi bazı türler kanatsız kraliçelere sahiptir. Larva ve pupa, düzgün gelişim göstermeleri için mümkün oldukça sabit sıcaklıkta tutulmaları gerekmektedir ve sıklıkla koloni içindeki çeşitli kuluçkalar arasında dolandırılır.

Bir yeni işçi , yetişkin hayatının birkaç gününü kraliçe ve genç için yükümlülüklerini gidermekle geçirir. Daha sonra kazma ve diğer yuva işlerine , daha daha sonraları ise yuvayı korumaya ve yağmalamaya geçer. Bu değişiklikler bazen oldukça anidir ve “geçici sınıflar” adlandırmasını tanımlar. Bu bölüm için bir açıklama, yağmalamada yer almış, sadece yaşlı ve yakında doğal nedenlerden dolayı ölmeye yakın karıncalar için kabul edilebilir bir risk yapan yüksek sayıdaki kayıplar itibariyle ortaya atılmıştır.
Karınca toplulukları uzun ömürlü olabilir. Kraliçeler 30 yıla kadar yaşayabilirken işçiler 1 ila 3 yıla kadar yaşar. Fakat erkekler, oldukça kısa ömürlü olup sadece birkaç hafta hayatta kalarak daha fanidir. Kraliçe karıncaların, aynı boyuttaki yalnız yaşayan böceklerden 100 kat daha uzun süre yaşadıkları tahmin edilmiştir.

Tropiklerde karıncalar bütün yıl boyunca aktiftir fakat daha soğuk bölgelerde hareketsiz ve uyuşuk bir durumda kışı atlatırlar. Hareketsizliğin halleri çeşitlidir ve bazı ılıman türlerin larvaları hareketsiz bir hale (diapause) girerken diğerlerinde yetişkinler yalnız başına kısıtlı bir hareketlilik durumunda kışı geçirirler.

Üreme :
Karınca türlerinde birçok üreme stratejileri belirlenmiştir.Çoğu türlerin dişilerinin eşeysiz yumurtalar aracılığıyla eşeysiz üreme yeteneği olduğu biliniyor. Bazı türlerde erkeğe yardımcı bezlerden salgılar dişinin genital açığını tıkayabilir ve dişilerin tekrar çiftleşmesini önleyebilir. Çoğu karınca türünün eşleşmek için sadece kraliçe ve dişi üreme yeteneğine sahip olan bir sistemi vardır.Popüler inanışın aksine,bazı karınca yuvaları kraliçeler olmadan var olabilirken diğerleri çoklu kraliçelere sahiptir.Üreme için yetenekli kişilere “gamergate” denir ve kraliçe eksikliği olan kolonilere de “gamergate kolonileri” denir; kraliçeli kolonilerin “kraliçe hakkı” olduğu söylenir.

Erkek arılar (dronelar) aynı zamanda yabancı koloniye girerek varolan kraliçelerle çiftleşebilirler. Erkek arılar başlangıçta işçiler tarafından saldırılırsa, bir çiftleşme feronomu ortaya çıkar. Bir eş tarafından tanınırsa , o çiftleşmek için kraliçeye taşınacaktır. Erkekler aynı zamanda yuvayı gezebilirler ve çene kemiğiyle onları yakalayarak ve dış iskeletlerini delerek diğerleriyle savaşırlar ve onları bir salgıyla(feronom) işaretlerler. İşaretlenmiş erkek, işçiler tarafından saldırgan olarak tanımlanır ve öldürülür.
Çoğu karınca her yıl yeni nesil üretir, tekvücutludurlar. Türlerin belirli üreme süreci esnasında , yeni üretkenler, dişiler ve kanatlı erkekler koloniyi evlilik uçuşu denen yere bırakırlar. Evlilik uçuşu genellikle havanın sıcak ve nemli olduğu ilkbahar sonu ya da yaz başında gerçekleşir.

Sıcaklık uçmayı kolaylaştırır ve taze düşen yağmur çiftleşmiş kraliçelerin yuvalar kazması için yeri yumuşatır. Erkekler genelde dişilerden önce uçarlar. Ve erkekler ortak çiftleşme alanı bulmak için görsel işaretleri kullanırlar. Örneğin, oradaki diğer erkeklerin yaklaştığı çam ağacı gibi işaretler. Erkekler dişilerin takip ettiği bir çiftleşme feromonu salgılarlar. Erkekler havadaki dişilerin üstüne çıkarlar, ama asıl çiftleşme süreci genellikle yeryüzünde gerçekleşir. Bazı türlerin dişileri sadece bir erkekle çiftleşir fakat diğerleri testisinde sperm biriktirerek on ya da daha fazla erkekle çiftleşebilir.

Çiftleşmiş dişiler koloniye başlamak için uygun bir yer ararlar. Orada, kanatlarını bırakırlar ve yerleşip yumurtalarla ilgilenmeye başlarlar. Dişiler seçici bir şekilde gelecek yumurtaları biriken spermlerle dölleyebilir, ya da işçi üretmek için döllenmemiş yarı kromozomlu yumurtalar yumurtlayabilir. Yumurtadan çıkacak ilk işçiler sonrakilerden daha zayıf ve küçüktür ama koloniye hemen hizmet etmeye başlarlar. Onlar yuvaları genişletirler, yiyecek didiklerler ve diğer yumurtalara bakarlar. Birden çok kraliçesi olan türler yeni bölgede koloni bulmak için yuvayı bazı işçilere bırakan bir kraliçeye sahip olabilir. Bu bal arılarının kovanını terk etme sürecine benzer.

Davranış ve Ekoloji : İletişim -
Karıncalar, feronomları, sesleri kullanarak dokunarak birbiriyle iletişim kurarlar. Feromanların kimyasal sinyaller olarak kullanımı kırmızı harvester karıncası gibi karıncalarda, diğer himenopteran gruplarından daha çok gelişmiştir.Diğer böcekler gibi,karıncalar kokuları uzun,ince ve oynak antenleriyle algılarlar.İkili antenler,yön ve kokuların yoğunluğuyla ilgili bilgi sağlar.Çoğu karınca yerin üstünde yaşadığından, diğer karıncalar tarafından takip edilebilecek feronom izlerini toprak bırakmamak için yüzeyi kullanırlar. Grup halinde yağmalama yapan türlerde, koloniye doğru yolunda bir iz bırakır; bu iz diğer karıncalar tarafından takip edilir, daha sonra bu karıncalar tyiyeceği koloniye geri götürürken izi güçlendirir.Besin kaynağı tükenince, geri dönen karıncalar yeni iz bırakmaz ve koku yavaşça yok olur.

Bu davranış karıncalara çevrelerindeki değişkenlerle baş etmesine yardımcı olur.Örneğin; besin kaynağına kurulmuş yol bir engel tarafından kapanırsa, yağmacılar yeni yollar keşfetmek için bu yoldan ayrılır.Eğer bir karınca başarılı olursa, dönüşüne en kısa yolunu işaretleyen yeni bir iz bırakır.Başarılı izler daha çok karıncalar tarafından daha iyi yollar takviye ederek ve adım adım en iyi yolu saptayarak takip edilir.

Karıncalar feromanleri sadece iz bırakmak için kullanmaz.Çarpılmış bir karınca yakındaki karıncaları saldırıya gönderen bir alarm feromanı yayar ve uzaklardaki karıncayı çıldırtır ve kendine çeker.Bir çok karınca türleri düşman karıncaların kafasını karıştırmak ve aralarında kavga etmelerini sağlamak için propaganda feromanlarını bile kullanır.Feromanlara, Dufour`un bezesi, arkabağırsaktaki bezeleri, zehir bezeleri, pygidium,rectum,sternum ve arka tibia dahil geniş çeşitli yapılardan üretilir.Ayrıca, Feronomlar, karşılıklı olarak yapılırlar, yiyecekle karışırlar ve koloni içinde bilgi transferi yapar trofellikslerle geçerler.Bu diğer karıncaların, geri kalan üyelerin hangi görev gruplarına ait olduğunu bulmasına ön ayak olur.Kraliçe sınıflarıyla karınca türlerinde, hakim olan kraliçe belirli bir feronom üretmeyi bırakınca işçiler kolonide yeni bir kraliçeyi yükseltmeye başlar.

Bazı karıncalar,mide kısımlarını ve altçenelerini kullanarak cırıltı sesleri üretirler.Bu sesler, koloni üyeleriyle ve ya diğer türlerle iletişim kurmak için kullanılabilir.

Savunma -
Karıncalar ısırarak saldırır ve böylece kendini savunur; ve çoğu türde de iğnelerini sokarak, sıklıkla enjekte ederek ve ya alkaloidlerde, ateşkarıncalarındaki piperdinler , diğer karıncalardaki protein bileşimleri çeşitlerindeve formik karıncalarda olduğu gibi kimyasallar sıkarak kendilerini korurlar. Orta ve Güney Amerika’da bulunan kurşun karıncaları (paraponera)insanlar için ölümcül olmamasına rağmen bütün öcekler arasındaki en acı dolu iğneye sahip olduğu kabul edilir. Bu iğneye Schmidt İğne Acısı Index’inde en yüksek oy verilmiştir.

Ateşkarıncaları, piperedine alkoloid içeren zehire sahip olması bakımından eşsizdir. İğneleri acı vericidir ve aşırı duyarlı insanlar için tehlikeli olabilir.Odontomachus cinsinin tuzak çenesi karıncaları, “tuzak çenesi” adı verilen hayvan dünyasındaki diğer yırtıcılardan daha hızlı dönüp kapanabilen çenelerle donanmıştır. Odontomachus bauri’nin bir çalışması, ortalama 130 mikrosaniye arasında çenelerin kapanmasıyla birlikte 126 ve 230 km arası hız kaydetmiştir. Karıncalar ayrıca çenelerini, işgalcileri ve ya bir tehditten kaçmak için kendilerini fırlatabilsin diye mancınık olarak kullandıkları gözlenmiştir. Saldırmadan önce karınca çenesini aşırı geniş bir şekilde açar ve bu pozisyonda onları iç mekanizması sayesinde hapseder. Enerji kalın bir kas şeridinde depolanır ve çenelerin içinde saçları andıran duyusal organların teşviğiyle harekete geçtiğinde şiddetli bir şekilde salınır. Çeneler ayrıca diğer görevler için yavaş ve hassas hareketlere izin verir. Tuzak çeneler Anochetus, Orectognathus ve Strumigenys sınıflarında artı yakınsak evrimin örnekleri olarak görülen Dacetini kabilesinin bazı üyelerinde görülür.

Camponotus cylindricus grubundaki Malezyalı bir karınca türü midelerine kadar uzayan alt çene bezelerini genişletmiştir.Rahatsız edildiklerinde işçiler midelerindeki diyaframı kopararak küçük böcek saldırılarını hareketsiz hale getiren diğer kimyasalları ve aketofenonlar içeren salgı patlamasına yol açar. İşçi anında ölür.
İşçilerin intihar savunmaları küçük karınca gruplarının her akşam dışarıdan girişi mühürledikten sonra güvenliği bıraktığı Brezilyalı karınca da ayrıca belirtilir.
Yırtıcılara karşı savunmaya ek olarak, karıncalar kolonilerini pathogenlerden korumalıdır. Bazı işçi karıncalar koloni hijyenini ve ölü yuva arkadaşlarının ortadan kaldırma, nekrofoni ve cenaze kaldırma gibi işleri yapar. Linepithema humile işçileri aynı davranışı tetiklemek için yaşayan yuva arkadaşlarının üst derilerinde mevcut olan kimyasalların yokluğuna reaksiyon gösterirken Atta mexicana’da nekrofonik davranışa neden olan ölü karıncalardan yayılan bileşim gibi oleik asit tanımlanır.
Yuvalar, sel ve aşırı ısınma gibi fiziksel tehditlerden özenli yuva yapımı sayesinde korunabilir. Cataulacus muticus işçileri, bitkilerin boşluklarında yaşayan ağaçsı türler, sele yuva içinde su içerek ve dışarıya boşaltım yaparak karşılık verir. Mangrof yaşam alanlarında ağaç oyuklarında yuva yapan Camponotus anderseni, oksijensiz solunuma geçerek suyun altında batma ile başa çıkar.

Öğrenme-
Çoğu hayvan taklit ederek davranışları öğrenebilir fakat karıncalar, memeliler dışında interaktif öğrenmenin gözlendiği tek grup olabilir. Temnothorax albipennis sınıfının bilinen bir yağmacısı, toy bir yuva arkadaşını yeni keşfedilmiş bir yiyeceğe “peşpeşe sıralı koşu” süreciyle yönlendirecektir. Takipçi, yönlendiren öğretmeni aracılığıyla bilgi elde eder. Lider, takipçinin ilerleyişine aşırı duyarlıdır ve takipçi geri kalırsa yavaşlar ve çok yakınlaşırsa hızlanır.

Cerapachys biro kolonileriyle yapılan kontrollü deneyler, bir birey önceki tecrübelerine dayanarak yuvalarını seçebildiklerini ileri sürdü. Aynı çalışanlardan oluşan bir neslin tamamı yemek yağmalamanın sonucunun kontrol edildiği iki gruba bölünmüştür. Bir grup devamlı av ile ödüllendirilirken diğerinin başarısız olduğundan emin olundu. Sonuç olarak, başarılı grubun üyeleri yağmalama girişimlerini yoğunlaştırırken başarısız grup gittikçe azalarak dışarı çıktı. Bir ay sonra başarılı yağmacılar rollerine devam ederken diğerleri kuluçka bakımında uzmanlaşmaya geçtiler.

Yuva Yapımı-
Karmaşık yuvalar çoğu karınca tarafından inşa edilir fakat diğer türler göçebedir ve kalıcı yapılar inşa etmezler. Karıncalar yer altı yuvaları ya da ağaçların üstüne yuvalar kurabilirler. Bu yuvalar yeryüzünde, taşların altında, kütüklerin içinde, boş gövdelerde, hatta meşe palamutlarında bulunabilir. İnşa için kullanılan materyaller toprak ve bitkileri içerir ve karıncalar yuva yapacakları yeri dikkatlice seçerler, ölü karıncaların bulunduğu yerleri seçmekten kaçınırlar. İlk tehdit işaretinde kurulmuş yuvaları terk etmekte hızlıdırlar.

Eciton burchelli türleri gibi Güney Amerika’nın ordu karıncaları ve Afrika’nın sürücü karıncaları kalıcı yuvalar kurmaz fakat bunun yerine göçebelik ve kendi vücutlarından birbirlerini tutarak yuvalar kuran işçilerin katmanları arasında birbirlerini takip ederler.
Dokumacı karıncaların işçileri yaprakları birbirine tutturarak ilk önce işçilerin köprüleriyle yaprakları birlikte çekerek sonra larvalarını yaprak kenarları boyunca hareket ettirerek ipek üretmek için teşvik ederek ağaçlara yuvalarını kurarlar. Yuva yapımının benzerleri Polirakis’in bazı türlerinde görülür.
Formica polyctena, diğer karma türlerinin içinde larvalarının gelişimini amaçlayan nispeten sabit sıcaklığı sağlayan yuvalar yapar. Karıncalar, yuva sıcaklığını konumu, yuva malzemelerini, havalandırma kontrolünü seçerek ve güneş ışımasından gelen sıcaklığı işçi aktivitesini ve metabolizmayı sağlayarak bazı nemli yuvalarda, yuva malzemelerinde mikrobik aktiviteyi sürdürür.

Bazı karınca türlerinde, doğal oyuklarda kullandıklarındaki gibi fırsatçı olabilir ve insanların tavanlarının içinde sağlanan kontrollü mikroikliminde, kolonileri ve yuva yapılarına ev sahipliği sunmak için diğer yapay yapılardan faydalanır.

Yiyecek Yetiştirme-
Çoğu karınca kültürlü, leşçi ve dolaycı otçul yırtıcılardır fakat birkaçı besin alma yollarında uzmana dönüşmüştür. Dolaylı yoldan otçulluk ile bağlantılı olan çoğu karınca türünün bağırsak mikroplarıyla özelleştirilmiş ortak yaşamın topladıkları yiyeceğin besin değerini yükselttiği ve yağmur ormanlarının gölgelikleri gibi nitrojen bakımından düşük bölgelerde yaşamalarını sağladığına inanılmaktadır. Yaprakkesen karıncaları kolonilerde yenilen mantardan beslenir.

Devamlı olarak koloniye götürülen yaprakları toplarlar, küçük parçalara keserler ve mantar tarlalarına yerleştirirler. İşçiler, boylarına göre ilişkili işlerde uzmanlaşırlar. En büyük karıncalar bitki sapları keser, küçükler de yaprakları çiğner ve en küçükleri de mantarla ilgilenir. Yaprakkesen karıncalar farklı bitki malzemesine görünüşe göre mantardaki kimyasal sinyalleri algılayarak mantarın tepkisini anlayabilecek kadar duyarlıdırlar. Eğer belirli tipte bir yaprağın mantara zehirli gelebileceği anlaşılırsa, topluluk bunu bir daha toplamaz. Karıncalar yanguladiya adı verilen mantar tarafından üretilen yapılardan beslenirler. Karıncaların dış yüzeyindeki ortakyaşam bakterileri, yuvaya getirilen bakteriyi mantara zarar verebilir diye yok etmek için antibiyotikler üretir.

Gezinim-
Yağmacı karıncalar yuvalarından 200 metre kadar mesafeyi dolaşabilirler ve koku izleri karanlıkta bile yollarını bulmalarına yardımcı olur. Sıcak ve kurak bölgelerde, günlük yağmalama yapan karıncalar kuruyarak ölmeyle yüz yüze gelir. Bu yüzden yuvaya giden en kısa yolu bulma yeteneği bu riski azaltır. Cataglyphis türünün gündüz çöl karıncaları, Sahara karıncası gibi, gezdikleri mesafe kadar gittikleri yönü de izleyerek yer bulurlar. Gidilen mesafe, alınan adımların sayısını tutarak içsel pedometre kullanarak ve görsel alanlarındaki nesnelerin hareketlerini değerlendirerek ölçülür. Yönler güneşin aldığı pozisyon kullanılarak ölçülür. Bu bilgileri yuvalarına giden en kısa yolu bulmak için birleştirirler.

Bütün karıncalar gibi onlar yer bulmak için, koklama ve taktiksel işaretlerin yanı sıra mümkün olduğu zaman görsel noktalardan faydalanırlar. Karıncaların bazı türleri yön bulmak için Dünya’nın manyetik alanını da kullanabilirler. Karıncanın birleşik gözleri yön bulmak için kullanılan, güneşten gelen kutuplanmış ışığı algılayan özel hücrelere sahiptir. Bu kutuplaşma algılayıcıları ışık spektrumunun mor ötesi bölgesinde hassastır. Bazı ordu karınca türlerinde temel kolondan ayrılmış olan yağmacı bir grup kendilerine sırt çevirir ve dairesel bir karınca grubu oluştururlar. Daha sonra işçiler yorgunluktan ölene dek etrafta devamlı koşuşturabilir.

Hareket-
Dişi işçi karıncaların kanatları yoktur ve üreyen dişiler kolonilere başlamak için çiftleşme uçuşundan sonra kanatlarını kaybeder. Bu yüzden yaban arısı atalarının aksine, çoğu karınca yürüyerek gezer. Bazı türler sıçrayabilir, örneğin, Jordon’un zıplayan karıncası( Harpegnathos saltator), orta ve arkadaki çift bacaklarını eş zamanda hareket ettirerek zıplayabilir. Cephalatoes atratus dahil kayan karıncaların birçok türü vardır, bu, çoğu ağaçsı karıncalar içinde genel bir özellik olabilir. Bu yetiye sahip karıncalar, düşerken düşüş yönlerini kontrol altına alabilmesini sağlar.

Karıncaların diğer türleri, suyun üzerindeki boşluklarda, yer altında ve bitki örtüsündeki köprü yapabilmek için zincirler oluşturur. Bazı türler de selleri atlatabilmek için yüzen sallar oluştururlar. Bu sallar ayrıca karıncaların adaları kolonileştirebilmesinde de rol oynar. Avustralyalı mangrov bataklıklarında bulunan Polyrhachis sokolova türü yüzebilir ve su altı yuvalarda yaşayabilir. Yüzgeçleri olmadığı için su altındaki yuvalarındaki sıkışmış hava boşluklarına giderler.

Sevgilerimle
Tuğkan Gönültaş
 

TDem1r

Yumurta
Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
3
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Eline emeğine sağlık abim, seni yayınlarından tanıyorum ve bu hobiye yeni başlaya bildim gerçekten çok detaylı ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Hali hazırda bu hobiyle ilgilenen ve hobiye benim gibi yeni başlayanların okuması gerekiyor teşekkür ederiz.
 

Okan

Pupa
Üye
Katılım
12 Ocak 2022
Mesajlar
164
Tepkime puanı
165
Puanları
18
Baştan aşağıyı okuyabilecek bir vakit boşluğu arıyorum,eline emeğine sağlık.
 

Balish

Yumurta
Üye
Katılım
14 Ocak 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
4
Puanları
3
Çok iyi bilgiler eline emeğine sağlık abi
 

FGTaha

Yumurta
Üye
Katılım
12 Ocak 2022
Mesajlar
3
Tepkime puanı
1
Puanları
3
Hiç üşenmeden bu bilgileri bize verdiğin için çok teşekkürler abi, ellerine sağlık ❤️
 
Üst